Nafaka artırım davası değişen ekonomik koşullar sebebiyle nafaka alacaklısının nafaka yükümlüsünden nafakasının artırılmasını talep ettiği dava çeşididir. Artırım sebebi tarafların değişen ekonomik koşullarına veya sosyal ihtiyaçlarına dayanabilmektedir. Özellikle enflasyonist ülkelerde mahkemelerce belirlenen nafaka miktarlarının asgari yaşamsal ihtiyaçları dahi karşılamakta yetersiz kalması sebebiyle sıkça karşılaşılan bir dava çeşididir. Böyle bir durumda nafaka, lehine hükmedilen açısından faydasız kalmakta ve yoksulluk sorunu ortaya çıkmaktadır.
Nafaka artırım davası temelini 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 176. Maddesine dayanmaktadır. Öyle ki söz konusu kanun maddesinin 4. fıkrasında ‘‘Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir’’ denilmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki fıkradan hareketle yalnızca irat biçiminde (toplu şekilde olmayan belirli zamanlarda yapılan ödeme şekli) yapılan nafaka ödemelerinin nafaka artırım davasına konu edilebileceği anlaşılmaktadır.
Nafaka artırım davaları hakkında kapsamlı bir değerlendirme yapabilmek adına 4 nafaka türü açısından ayrı ayrı inceleme yapmak doğru olacaktır:
1) Yoksulluk nafakası
2) Tedbir nafakası
3) İştirak nafakası
4) Yardım nafakası
1)YOKSULLUK NAFAKASI
Boşanma yüzünden eşlerden birinin yoksulluğa düşmesi durumunda hükmedilen nafaka çeşididir. Öyle ki lehine nafaka hükmedilecek/yoksulluğa düşecek kişinin kusurunun daha ağır olmaması gerekir. Yoksulluk nafakası da dahil olmak üzere aşağıda incelenecek olan diğer nafaka çeşitlerinde de sıkça karşılaşılacak ‘‘yoksulluk’’ kavramının öncelikle açıklanması doğru olacaktır. Şöyle ki Hukuk Genel Kurulu'nun 07.06.1998 gün, 1998/656; 688 sayılı ilamında belirttiği üzere " Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir. Bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Yoksulluk nafakası, nafaka yükümlüsünün mali gücü oranında süresiz olarak istenebilir. Belirtmek gerekir ki süresiz olarak devam etme mevzusu genel kanının aksine nafaka yükümlülüğünün sonsuza dek süreceği anlamına gelmemekle birlikte şu hallerde nafaka ödeme yükümlülüğü sona erer: alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Yükümlülüğü sona erdiren haller 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 176. Maddesinin 3. Fıkrasında sayılmaktadır.
Yoksulluk nafakası toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenebilir. Yukarıda belirtildiği üzere toptan ödenen nafakanın nafaka artırım davasına konu olması mümkün değildir zira nafaka ödenmiş ve yükümlünün borcu sona ermiştir. Fakat irat biçimdeki ödemelerde nafaka yükümlüsünün borcu devam ettiğinden bu borç sona erene kadar ortaya çıkabilecek ekonomik veya sosyal değişiklikler karşısında nafaka artırım davası açılması mümkündür. Belirtmek gerekir ki nafaka artırım davası üzerinde durulması, değişen mali koşullar karşısında nafaka miktarının hakkaniyete göre azaltılamayacağı anlamına gelmemektedir. Her halde durumun gereğine uygun şekilde mahkemece yapılacak araştırma sonucunda hâkim, tarafların durumunu gözeterek hakkaniyete uygun bir karar verecektir.
2)TEDBİR NAFAKASI
Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davalarında eşlerden yoksulluğa düşecek taraf lehine asgari geçim ve barınmanın sağlanabilmesi adına hâkim tarafından hükmedilen geçici bir tedbirdir. Zira çekişmeli boşanma davalarının yıllarca sürmesi sebebiyle bu süre içinde taraflardan birinin yoksulluğa düşmemesi, varsa çocukların geçiminin sağlanması gerekir.
Tedbir nafakası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 169. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ‘‘Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır’’
Tedbir nafakası, dava devam ederken hâkimin kendiliğinden takdir ettiği bir önlem olması sebebiyle ayrıca bir dava açılmasına gerek olmaksızın nafaka miktarının artırılmasına ilişkin talep, boşanma davasının görüldüğü mahkeme hakimine iletilmelidir. Aksi taktirde dava usulden reddedilecektir. Yıllarca süren boşanma davaları sırasında tarafların ekonomik dengelerinin değişmesi hayatın olağan akışında pek tabi mümkündür. Bu durumda hâkim yapacağı inceleme sonucunda nafaka miktarının artırılmasına karar verebilir.
3)İŞTİRAK NAFAKASI
İştirak nafakası çocukların velayeti kendisinde bulunmayan eşin, çocukların bakım ve eğitim giderlerine mali gücü oranında katılmasını sağlamak amacıyla verilmektedir. Temelini 4721 sayılı TMK’nin 182. Maddesinin 3. Fıkrasından almaktadır. Şöyle ki ‘‘Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır’’.
Taktir edilen miktarın çocuğun giderlerini karşılamakta yetersiz kalması durumunda çocukların velayetini elinde bulunduran kişi, nafakanın artırılmasını talep edebilir. İstem halinde irat biçiminde ödenebileceği gibi ilerleyen yıllardaki nafaka artış miktarına da karar verilebilmektedir. Çocuğun menfaatleri ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda durumun gerektirdiği taktirde hâkim, çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince iştirak nafakanın artışına karar verecektir.
İştirak nafakası kural olarak çocuk 18 yaşına gelene kadar devam eder. Ancak çocuk reşit olduktan sonra eğitimi devam ediyor ve kendi gücüyle geçimini sağlayamıyorsa bu durumda yardım nafakası talep edilebilmektedir. Detayları yardım nafakası başlığı altında açıklanacaktır.
4)YARDIM NAFAKASI
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2015/2135 K. 2015/10727 T. 10.06.2015:"yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir."
Yargıtayın görüşünden de anlaşılacağı üzere boşanma davasından bağımsız olarak yardım nafakası, aile bireylerine karşı yapılan bir sosyal yardımlaşma niteliğindedir. Aile bireyleri kavramı üstsoy, altsoy ve kardeşleri kapsamaktadır. Yardım nafakasının temel dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 364. Maddesidir. Buna göre: ‘‘Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.’’
Buna göre yardım nafakası yalnızca aile bireylerinin ekonomik açıdan zarurete düşmeleri durumunda bu zaruretin önlenmesine yönelik olarak verilecektir. Pek tabii diğer nafaka çeşitlerinde de olduğu gibi yardım nafakası, alacaklıyı yoksulluktan kurtarıp yükümlüyü yoksullaştırma amacı taşımamalıdır. Amaç sıkıntılı durumun önlenmesidir, nafaka yoluyla her türlü gereksinimi karşılamak değildir.
Yardım nafakası isteyecek kişinin miras sırasını göz önünde bulundurarak dava açması gerekir. Örneğin altsoy nafaka istenebilecek durumdayken önce kardeşten nafaka isteminde bulunulamaz. Her halde yardım nafakası karşı tarafın mali gücüne uygun bir istemden ibarettir. Kardeşler açısından ise nafaka yükümlülüğü refah içinde bulunmaya bağlıdır. Refah konusunda kanun koyucunun kesin bir açıklama yapmadığı görülmekle birlikte somut olaya göre değerlendirilmesi doğru olacaktır. Bununla birlikte hâkim, istem halinde, irat biçiminde ödenecek nafakanın gelecek yıllardaki artırım miktarını da belirleyebilir. Belirlenmemiş ise ekonomik koşullarda değişik olduğu taktirde izleyen yıllarda gerekli şartlar sağlandığı taktirde nafaka artırım davası açılması da mümkündür.
Ancak belirtmek gerekir ki kanunun 328. Maddesinin 2. Fıkrasında altsoya karşı özel bir düzenleme yapılmıştır. Şöyle ki: ‘‘Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.’’ Buradan hareketle reşit olan altsoy, anne ve babasından eğitimi devam ettiği süre içinde eğitim nafakası isteyebilir. Söz konusu hüküm, kanunun 364. maddesinde sayılan yardım nafakasının özel bir şeklidir. Zira yardım edilmediğinde yoksulluğa düşecek bir altsoy, aile bireyi vardır fakat bu yardımın temel gayesi eğitimdir.
Belirtmek gerekir ki yoksulluğa düşme durumunun araştırıldığı gibi kişinin eğitiminin niteliklerinin de araştırılması gerekir. Zira eğitim nafakasının çocuğun eğitimi sona erinceye kadar devam edeceği belirtilmişse de bu süre iyi niyet kurallarına uygun bir süre olmalıdır. Yargıtay kararlarından da hareketle samimi olmayan, meslek edinmeye yönelik olmayan, bitmesi gerekenden çok daha uzun yıllar süren eğitimler açısından nafakanın devam etmesi mümkün değildir.
NAFAKA ARTIŞ ORANI NASIL HESAPLANIR?
Taraflar kendi istekleri doğrultusunda yüzde şeklinde yıllık artış miktarını belirleyebilirler. Eğer yıllık artış miktarı kararlaştırılmamışsa istem halinde, yıllık artış miktarı mahkemece belirler. Bu noktada hâkim genellikle tüketici fiyat endeksini baz alarak hareket etmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (2013/1557 E. – 2015/2021 K.) kararına göre; TÜİK'in yayınladığı ÜFE 12 aylık ortalama artış oranı nazara alınmak suretiyle nafaka artışının yapılması gerekmektedir.
Belirtmek gerekir ki anlaşmalı boşanmalarda taraflar artış miktarını kararlaştırmalıdır. Kararlaştırmamaları halinde mahkemenin kararlaştırmasını isteyebilecekleri gibi boşanma sonrasında değişen mali dengelere dayanılarak nafaka artırım davası açılmasında sakınca yoktur.
DAVANIN AÇILMASINDAKİ USUL
Nafaka artırım davası halihazırda verilen nafakanın artırılması istemine dayanılarak açılabilir. Boşanma davası sırasında nafakaya hükmedilmemişse ortada bir alacak olmadığı için alacağın artırılması talebinde de bulunulamayacaktır. Eğer böyle bir durum söz konusu ise öncelikle nafaka davası açmak gerekir. Fakat ilk defa nafaka istenecek ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 178. Maddesi uyarınca boşanma davasının sona ermesi ve kararın kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi içinde dava hakkının kullanılması gerekir aksi taktirde evliliğin sona ermesinden doğan nafakalar açısından dava hakkı bu sürenin bitiminden sonra kullanılamayacaktır.
Belirtmek gerekir ki 1 yıllık zamanaşımı süresi yalnızca ilk defa nafaka isteneceği durumlar için düzenlenmiştir. Nafaka artırım davası açısından bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre bulunmamaktadır. Bu durumda tarafların ekonomik dengeleri değişip nafaka türleri açısından gerekli şartlar sağlandığında süre sınırı olmaksızın açılabilir. Ancak artırım davaları arasında makul süre bulunması isabetli olacaktır aksi taktirde kötü niyet olarak anlaşılması muhtemeldir.
Son olarak belirtmek gerekir ki nafaka artırım davalarında yetkili mahkeme taraflardan birinin dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme ise aile mahkemesidir.
SONUÇ:
Nafaka artırım davası şartların gerektirdiği ve tarafların mali dengelerinde değişiklik olduğu durumlarda her zaman açılabilir. Her halde hükmedilecek nafaka miktarı, nafaka yükümlüsünün mali gücü oranında olacaktır. Nafakanın gayesinin alacaklıyı refah içinde yaşatmak değil yoksulluktan kurtarmak olduğu unutulmamalıdır.